13 Şubat 2010 Cumartesi

Recep İvedik Yurt Dışına Çıkamıyor !

Yurtdışına çıkınca kimse beni tanımıyor bunalıma giriyorum
ŞAHAN GÖKBAKAR
Kimileri onu antipatik, kimileri ukala, kimileri de sevimli buluyor. Seven de, sevmeyen de, aşağılayan da var.
Bunun içinde bulunduğu dünyanın bir handikabı olduğunu biliyor Şahan Gökbakar, ama eklemeden de geçemiyor: "Çoğunluk beni seviyor. Bunu rakamsal olarak da görüyoruz."

Çoğunluk beni seviyor bunu rakamlardan da görüyoruz

Türkiye onu televizyondaki bir şovla tanıdı. Ekranlarda kısa süren programlardan sonra ise yeni bir kimlikle karşımıza çıktı: Recep İvedik. Son yılların en çok izlenen Türk filmi Recep İvedik'in üçüncüsü dün gösterime girdi. Bu karakterin -yoğun eleştiri bombardımanına tutanların aksine- 'delikanlı' ve 'bizden' biri olduğunu söyleyen Şahan Gökbakar, filmlerinin kamplaşan, gerilen ve zor günler yaşayan Türkiye'ye iki saatlik hoşluk yaşattığını düşünüyor. Ona göre, demokratik açılımın âlâsı da 8 milyon insanın izlediği Recep İvedik filmlerinin gösterildiği sinema salonlarında yaşanıyor. Çünkü farklı etnik köken, inanç, siyasi düşünce ve hayat tarzından insan aynı sıralara oturarak, aynı şeye gülüyor.
Medya eleştirileri yapan, muhalif biriyken nasıl birden yüzde yüz dönüş gerçekleştirdiniz?
Yoo, hâlâ muhalif bir tavrım var medyadaki garipliklere karşı. Değişim dönüşüm olmadı. Zaten Recep İvedik de o programdaki bir karakterdi.
Eleştirdiğiniz adamların yerine geçtiğinizi düşünüyor musunuz?
O dönemde reyting için 'Biri bizi gözetliyor evleri' gibi insanların bütün değerlerinin yok edildiği programlar yapılıyordu. Onlarla dalga geçiyordum. Şu anda televizyon şovu yapsam yine aynı tarzda bir program yaparım. Fikirlerim değişmedi.
İnsanlar Şahan'ı mı Recep İvedik'i mi izlemeye geliyor?
Recep İvedik'i izlemeye geliyor. Güzel olan da bu. Çünkü ben bir sinema karakteri oluşturdum, o karakteri izlemeye gelsin isterim insanlar.
Recep İvedik 1 ve 2'yi yaptınız, şimdi de 3 çıktı. İyi gitti, iyi izlendi ama sıkılmadınız mı?
Yok, sıkılmadım. Sıkılsam zaten yapmam. Böyle bir şey tuttu, sıkıldım ama para için bunu devam ettirelim gibi bir tavırda olmam.
Bu karakter, tıpkı Polat Alemdar tiplemesi gibi sizin üzerinize yapışıp kaldı. Bundan çekinmiyor musunuz?
Yok çekinmiyorum. Çünkü Necati başka bir karakteri oynar, herkes Polat'ı bir kenara bırakır, onu konuşur. Oktay Kaynarca da Çakır'dı önce, şimdi Adanalı. Bundan rahatsız olunmaz. Bu böyle oluyorsa başarıdır.
Yeni bir şey üretecek malzemeniz yok mu, neden farklı bir şey denemiyorsunuz?
Benim elimde Türkiye'deki birçok komedyenden daha fazla malzeme vardır. Televizyonda 400-500 tipleme yapmışım. Bunları alıp film yapsam 400 film eder. O yüzden öyle bir sıkıntım hiçbir zaman yok. Recep İvedik de başlangıçta bir üçleme olarak tasarlanmış bir projeydi.
Kolejlerden, özel üniversitelerden geliyorsunuz. Bu tipi nereden belirlediniz, nerede teşrik-i mesai yaptınız?
Evet, ama çok fazla sokakta vakit geçirdim. Lüks bir sitede oturuyordum ama onun güvenlik görevlileri en yakın arkadaşlarımdı. Taksicilerle çok sohbet ederdim, kahvelere gidip insanlarla otururdum. İnsanları o dönemde gözlemlemişim.
Recep İvedik karakterini yaratırken psikiyatrlardan, sosyologlardan, siyaset bilimcilerden yardım aldınız mı?
İnanır mısınız, hiç kimseyle hiçbir şey çalışmadım. İlk programda internette bir haber bulmuştuk. Bir adamın üst komşusu sepet sarkıtıyormuş bakkala. Adam sürekli camının önünden sepet geçtiği için sinirlenip ipini çekmiş. Kadın da ipi bileğine doladığı işin aşağı düşmüş. Bu haberin skecini çekmeye karar verdik ve o karakter Recep İvedik oldu.
Film karakteriniz üzerine, 'Bir kimlik bunalımının yansımaları: Recep İvedik filminin sosyolojik analizi' başlıklı bir tez yazıldı. Tez yazılacak kadar önemli bir tip mi bu?
Valla onu yazanlara sormak lazım. Demek ki onlar öyle görmüşler ve bir tez yazmışlar. İster eleştirsinler, ister övsünler. Üzerine tez yazıyorlarsa önemli bir karaktermiş onlar için.
Filminizde toplam 646 olumsuz davranış tespit edilmiş. Bu kadar olumsuzluğu bir araya getirmeyi nasıl başarıyorsunuz, eğer bu bir başarı ise?
Vay be, vallahi bilemeyeceğim. 646 demek, bir de ben sayayım.
Cem Yılmaz neden size taş atıyor? Soğuk savaşın nedeni rekabet mi?
Bunu Cem Yılmaz'a sormanız lazım. Bilmiyorum. Öyle bir algı yaratıldı aslında. Çünkü benim kimseyle yaşadığım bir soğuk savaş falan yok. Benim umurumda değil. Soğuk savaşmış, bilmem neymiş, o bana laf etmiş.

Şöhret olduktan sonra daha az gülümseyen bir adam haline geldim

Popüler dünyaya çok hızlı girdiniz. Şöhret olduktan sonra değişen değer yargılarınız oldu mu?
Yaşadığım hayatta bir değişim olmadı, ama sorumluluklarım ve sıkıntılarım arttı. Daha fazla şeyle meşgul olan bir kafaya sahip oldum. Daha az gülümseyen bir adam haline gelmeme neden oldu bu. Daha fazla gülen, daha fazla eğlenen bir insan iken şimdi sessizleştim, sakinleştim. Ama değerler açısından bir oynama olmadı.
Bu süreçte yalpalamamak, kendiniz olarak kalmak için sarıldığınız direnç noktaları var mı?
Kimseye eyvallah etmemek, kimseden bir şey istememek. Beni bu piyasada güçlü kılan şey bu. Kimseye bir borcum yoktur, kimseden de alacağım yoktur. Sadece kendi inandığım ve istediğim işleri yaptım en başından beri. Kimseye minnet borcum yok. Bu piyasanın içinde 4-5 yılda bu kadar büyük işler yapıp saygı duyulan bir insan haline geldim. Bunu önemsiyorum daha çok.
Sizi antipatik buluyorlar...
Doğrudur. Bu iş beraberinde böyle şeyler de getiriyor. Belki kazandığım paradan, yakaladığım başarıdan insanlar bazen haset duyarlar. Bu ünlü olmanın verdiği bir handikap. Ama çoğunluk beni seviyor. Bunu rakamsal olarak da görüyoruz.
Recep İvedik sesini yükselterek bastırıyor herkesi, haksız da olsa haklı konuma geçiyor. Bu toplumda sesini yükseltmek haklı olma nedeni midir? Örneğin Tayyip Erdoğan, Deniz Baykal, ekran başına çıkan paşalar neden hep bağırır?
Yok aslında. İnsanlar dertlerini anlatmak istedikleri zaman, ilgiyi üzerlerine çekmek için böyle bir şey yapıyorlar belki de. Biz Akdeniz toplumu olduğumuz için biraz ateşli bir toplumuz. Sevindiğimizde de sinirlendiğimizde de coşuyoruz.
Recep İvedik her şeye sesini yükselten bir karakter. Türkiye gündeminde siz nelere sesinizi yükseltirsiniz?
Gündemle ilgili sıkıntıları hayatımda çok fazla merkeze koyup onlarla ilgili sinirlenmiyorum.
Türkiye'ye ilişkin canınızı sıkan neler var? Darbe iddiaları, suikast planları, Ergenekon, Kürt meselesi...
Ben çocukluğumdan beri bu ülkede doğmuş ve yaşamış olmaktan dolayı kendimi çok mutlu hissettim. Bu filmleri yaparken de şunu düşündüm. Bu kadar derdin, tasanın, kutuplaşmanın olduğu bir ortamda 4.5 milyon aynı salona girip aynı filme kahkaha atıyor. Laz da var, Çerkez de var, türbanlısı da var, başı açığı da... Hepsi aynı sıralarda oturup aynı şeye gülüyor. Bizi bu kadar yıl ayakta tutan gizli kahraman da bu birlik beraberlik.
Endişelendiriyor mu yaşananlar sizi?
Ben bu toplumun reflekslerine, güdülerine, birlik ve beraberliğe olan inancına o kadar güveniyorum ki, hiç endişelenmiyorum. Tek yapmamız gereken birbirimizi seviyor olmamız. Hiçbir şekilde birbirimizi kaybetmemiz gerekir. Birbirimizi kaybedersek asıl sorun o zaman başlar.
Türkiye demokrasisi bunların önüne geçecek nitelikte mi?
Demokrasi kazanılmış bir haktır dünya üzerinde. Artık demokratik bir toplumsunuz diye size kimse vermez. Demokratik haklar elde edilir, demokratikleşilir. Biz de daha demokratik bir ülke haline geleceğiz, önemli olan bu sıkıntılardan geçmek.
Bu yöndeki çabaları, demokratik açılım adı verilen süreci nasıl görüyorsunuz?
Ülkemiz daha demokratik bir ülke haline gelecekse, hepimiz bunun olanaklarından yararlanacaksak, atılan her adımı destekliyorum. İnsanların rahatça konuşabilmesi, fikirlerini başka birinin hakkına tecavüz etmeden savunabilmeleri gerektiğine inanıyorum. İnsanların ne olursa olsun birbirlerini sevmeleri gerektiğine inanıyorum. Biz dünya üzerindeki nadir milletlerden biriyiz. Bu ülkede yaşayan herkes buna dâhil. İnsanlar birbirlerini sevsin. Tek çıkış noktası o.
Kendinizi ve yaşadığınız toplumu çok seviyorsunuz anlaşılan...
Evet çok seviyorum. Mesela yurtdışına gidiyorum. Oh diyorum, kimse beni tanımayacak, kimse benimle fotoğraf çektirmeyecek, kimse benden imza istemeyecek. Rahat bir hafta geçireceğim. 3. gün bana gelmeye başlıyorlar. Hiç kimse beni tanımıyor, hiç kimse beni sevmiyor, kimse benimle fotoğraf çektirmiyor diye moralim bozuluyor. Uçağa binip geri dönüyorum. Pasaport kontroldeki memur 'Şahan bey hoşgeldiniz' diyor. Abi diyorum iyi ki geldim ülkeme. Müthiş bir yer burası. ZAMAN

Hiç yorum yok:

LinkWithin